top of page

İslâm Nedir?

  • Furkan Gevrek
  • 18 Tem 2019
  • 4 dakikada okunur

İslâm, sözlükte "kurtuluşa ermek, boyun eğmek, teslim olmak; teslim etmek, vermek; barış yapmak" mânâlarına gelen silm (selm) kökünden gelmektedir. Yani İslâm bizler için boyun eğilmesi, teslim olunması gereken ve netice itibariyle de kurtuluşa erdiren dinin ismidir.

İslâm, Allah (cc) tarafından, elçisi Hz. Peygamber Efendimiz (sav) vesilesiyle bütün insanlara gönderdiği, ilahî hakikatleri ihtiva eden dindir. Aslında İslâm dini Hz. Adem (as) zamanında gelmeye başlamış ve son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (sav) zamanında Allah (cc) tarafından kemâle erdirilerek son hâlini almıştır.

Daha evvel farklı isimlerle anılan ve çeşitli peygamberler vasıtasıyla tebliğ edilen bu dinin zamana göre getirdiği bazı esaslar ve bazı ibadetler mevcuttu. Dört farklı peygambere inen 100 sayfada ve Kur'an'dan önceki Tevrat, Zebur ve İncil'de belli ibadetler ve uyulması gereken esaslar vardı. 124 bin Peygamber bu ibadet ve esasları ümmetlerine yerleştirmek maksadıyla gönderildi.

Fakat İslâm sadece belirli ibadetlerden oluşan ve bizim inanma duygumuzu tatmin eden bir din değildir. Sadece çaresiz kaldığımızda kendimizden daha kudretli bir yaratıcıya dua ettiğimiz bir din de değildir. İslâm, mensuplarının yani Müslümanların 24 saatini tanzim eden dinin adıdır. Kulluk vazifesi olarak yerine getirilen ibadetler dışında sosyal hayat içerisinde nelerin yapılması ve nelerin yapılmamasını düzenler. Namaz kılmak, oruç tutmak nasıl bu dinin esası ise aynı şekilde günlük hayat içerisinde doğruyu konuşmak, yalan ve iftiradan kaçınmak, adaletli olmak, hile yapmamak, zarar vermemek, kalp kırmamak gibi insanî ilişkilerde takınması gerekilen tavırlar da bu dinin esasıdır. O yüzdendir ki Hz. Peygamber Efendimiz (sav) ağır tartması için buğdayı ıslatan esnafa "Bizi aldatan bizden değildir!" demiştir. Yani bu din çarşının, pazarın, mektebin, işin, ticaretin, cenazenin ve düğünün dinidir. Hayatımızın her anında uymamız gereken kurallar vardır. Ben Allah'a inanıyorum ama ticareti şöyle yapayım, ben Allah'a inanıyorum ama düğünmü şöyle yapayım diyemeyiz. Esaslar bellidir ve İslâm bir bütündür. Bizler Müslümanlar olarak dinin belli esaslarını alıp belli esaslarını çiğneyemeyiz. Kaldı ki "Ben Allah'a inanıyorum ama ticaretimi kendi inanışlarıma göre, örfüme göre ya da özendiğim bir topluluğun kültürüne göre yapacağım" demek, "Allah'ım sen bu işe karışma" demektir. Bunu Asr-ı Saadet zamanında müşrikler yapıyordu. Onlar da Allah'a inanıyorlardı. Ama ekonomik olarak güçleri ellerinden gidecek diye "Allah benim ticaretime karışmasın" diyor ve o yüzden iman etmiyorlardı. Bugünde mesela faizle iş yapmak, -haşa- Allah'a sen bu işe karışma demektir. Peki bu durumda Müslüman ile Müşrik arasında bir fark kalıyor mu? Tabi ki de hayır. Müşriklerin aslında iman etmemesinin de temel sebebi buydu. İslâm'ın sosyal hayatı tanzim ederek toplumda haksız yere belli bir güce ulaşmış kişilerin saltanatını ortadan kaldırması ve onlarında bu sosyal nizamı kabul etmemesi. Müşrikler heva ve heveslerine uymadığı için içki, kumar, zina gibi amellerin yasaklanmasını istemediler.

Müslümanların İslâmî hayat düzenini terk edip, onu yalnızca bir ibadet ve inanç dini olarak görmesi aslında Haçlı ve Siyonistlerin asırlardan beri süren mücadelelerinin neticesidir. Onlar İslâmın dünya hayatını da kuşatan bir din olduğunu çok iyi biliyorlar. Ve bu dünyadaki emellerine ulaşabilmeleri için Müslümanların şuurlu olmaması, tabiri caizse uyuması gerekiyor. Onun uyumasını engelleyen mefhum din ise bunun ortadan kaldırılması gerekiyor. İlk etapta bunu başaramayacaklarını bildikleri için dinin etkisini azaltma yoluna gittiler. (Aslında bu çaba kısmi olarak devam ediyor. Mesela Resûlullah'ın sünnetine ve sahabilere saldırmak bu çabanın ürünüdür.) İkinci etapta ise (yani şimdi) bu dinin gereksiz olduğunu öne sürerek tamamen kaldırmaya yönelik çalışmalar yapıyorlar. İslâm'ın Müslümanlar üzerindeki etkisini azalttıkları ve neredeyse hiçe indirdikleri için İslâmi bir dille cevap vermeniz ideolojik olarak algılanıyor ve bu tuzağa düşen Müslümanlar tarafından maalesef kulak ardı ediliyor. Misal olarak günümüzde LGBT'lilere özgürlük çerçevesi altında bakan Müslümanlar oluyor. Hâlbuki bunun imani bir mesele olduğunu ve Kur'an'da bu ahlâksızlığı yapan kavimlerin helak olduğunu biliyoruz. Ve Kur'an'da bir ayeti inkâr edenin küfredenler zümresine girdiğini de... Buna rağmen zihinlerindeki ölçü farklılaştığı için ben Müslümanım diyerek bunu savunabiliyorlar. Bu insanların sıkıntısı sadece LGBT'lilere bu açıdan bakmaları da değil. Asıl sıkıntılı olan nokta bu insanların özgürlük anlayışlarının İslâm dışı unsurlar tarafından şekillendirilmesi. Yani iki gün sonra bu insanlar İslâm'ın menettiği başka bir şeyi de özgürlük çerçevesi altında savunabilirler. Dolayısıyla bu insanlara karşı çok hassas olmalı ve akıl ve mantık çerçevesinde olayların mahiyetini anlatmalıyız. Herkesin her şartta ve her zamanda aklında tutması gereken bir hakikat vardır: İslâm'da otorite tamamen Allah'a aittir, diğer bütün nizamlarda ise insanlara aittir. Bu sebeple kanun koyma, ahlâkî ve edebî esasları belirleme yetkisi İslâm dininde Allah'a aittir. Zaten İslâm, insanların fıtratlarına aykırı olarak sürdürdükleri hayat tarzını ortadan kaldırmak ve yerine en güzelini getirmek için gelmiştir. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) bu hakikati "Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim" beyanıyla ifade etmiştir. Buradan hareketle İslâm'ın insan fıtratına en uygun din olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte buradan şu netice de çıkmış olur: Allah'ın dinine uymayanlar, insanların dinine uymuş olur ki bu da ben sizi ilah olarak kabul ediyorum demektir. Çünkü Seyyid Kutup'un da ifade ettiği gibi "Her din bir hayat nizâmı olduğu gibi her hayat nizâmı da bir dindir." Yani bir toplumun dini, onun hayatını şekillendiren nizamdır. Eğer bir toplum hayatına Allah'ın emirleri, yasakları, tavsiyeleri doğrultusunda şekil veriyorsa o topluluk Allah'ın dinindedir. Yok eğer beşerî bir felsefe, doktrin doğrultusunda hareket ediyor ve hayatına şekil veriyorsa onun dini odur. İslâm, kralların, emirlerin, halkın, sermaye sahiplerinin söylediğine göre bir hayat sürmemizi istemiyor. Kendi söylediklerine göre bir hayat sürmemizi istiyor. Bizlerin de bu doğrultuda hareket etmesi gerekiyor. Yazımızın başlığında sorduğumuz İslâm nedir sorusuna gelecek olursak: "İslâm hayattır. İslâm hayat nizâmıdır." Bizlerin dinimizi yalnızca namaz, oruç, hac, kurban, zekât gibi ibadetlerle sınırlı görmemesi ve günün 24 saatini tanzim edecek şekilde bu dini öğrenmesi ve yaşaması gerekiyor. Allah'ın bizden tam olarak istediği de bu. İnşaallah İslâm'ı hakkıyla yaşayanlardan oluruz. Selametle...


 
 
 

Commentaires


© 2023 by Jessica Priston. Proudly created with Wix.com

bottom of page