İstanbul
- Admin
- 17 Eyl 2018
- 2 dakikada okunur
İstanbul. Hz. Peygamber Efendimiz (sav)'in müjdesi, Fatih'in emaneti olan İstanbul. Asırlar boyunca cihana hükmettiğimiz, bizden önce bu topraklara sahip olanlarında dünyaya hükmettiği şehir. Sahip olduğu maddi-manevi hazineleriyle gören gözü kendine esir eden İslâm burcu.
Saydığımız özellikler İstanbul'un en bilinen, en meşhur özellikleri. Ama bunların haricinde bu eşşiz şehrin nice özellikleri daha var. Şükür ki Rabbimiz bizlere bu şehirde doğmayı ve yaşamayı nasip etmiş. Şükür sebebi bu nimete bugün milyonlarca insan sahip. Hepimizin bildiği gibi bir nimete ulaşma imkânı ne kadar artar, ne kadar kolaylaşırsa o nimetin kıymeti o kadar azalır. Bu sebepten İstanbul'un da kıymeti insanların nezdinde azalmış, sanki her insanın sahip olabileceği bir değer gibi gözüküyor. Ki maalesef öyle de.
Bu yüzden Türkiye'de bulunan diğer şehirlerle İstanbul'un arasında bir fark kalmadı. Eskiden şehir ve köy hayatı arasında belirgin bir farklılık varken şimdilerde böyle bir farklılıktan söz edebiliyor muyuz? Elbette hayır. Peki olmalı mı? Tabiki evet.
Günümüzde şehir ve köy arasında herhangi bir farkın kalmaması şehir hayatının belli alanlara sıkışıp kalmasına, geri kalan alanlarda da çok ciddi kültür çatışmalarına yol açmaktadır. İstanbul'un belli muhitlerinde özellikle siteleşme üzerine kurulu yapıların olduğu bölgelerde biraz daha şehir kültürünün oluştuğunu görebiliyoruz. Fakat üzücü olan durum şudur ki bahsedilen bölgelerde refah düzeyi yüksek olan insanlar yaşadığı için bu toplumun sadece belli bir kısmını kapsıyor. Ayrıca buralarda mevcut bulunan şehirleşme ahlâkı Müslüman Medine'sini değil Batı'nın Londra'sını, Berlin'ini, Paris'ini yansıtıyor. Dolayısıyla bu da bahsettiğimiz şehirleşmeye girmiyor.
Geri kalan kısım olarak nitelendirdiğimiz muhitlerde de şehirleşmenin esamesi bile okunmuyor. Şehre gelmiş fakat bir türlü köy kültüründen kopamamış, şehirli olmayı da becerememiş insanlardan oluşan bu muhitlerde hâlâ köy kültürünün misallerini görebiliriz. Mesela bu semtlerde bir sokağın, bir caddenin trafiğe kapatılıp herkesi rahatsız edecek şekilde davullu, zurnalı düğün yapıldığını görebilirsiniz. Acaba hasta biri, yaşlı bir kimse veya henüz doğmuş bir bebek var mı demeden havaya sıkılan mermiler, son ses açılan müzikler o kişileri eğlendirmeye devam ediyor. Bu durum o kadar kanıksanmış ki ülkemizde artık polisi aradığınızda ya umursamıyorlar ya da müdahale etmeye kalktıklarında aciz kalıyorlar. Dolayısıyla bu çarpık durum devam ediyor.
Comments