top of page

Tanzimat Fermanı ve Sahte Kahramanlar

  • Furkan Gevrek
  • 14 Eyl 2018
  • 2 dakikada okunur

Üstad Necip Fazıl Kısakürek, "... bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım" dediği ve Anadolu gençliğine ithaf ettiği İdeolocya Örgüsü'nde "Tanzimat'tan beri devam eden sahte inkılâplar ve bu sahte inkılâpların türettiği sahte kahramanlar, dâvamızın, müşahhas plândaki baş meselesidir" diyerek dâvamızın en mühim esaslarından birini bizlere ifade etmiş ve bu meseleyi "baş mesele" addederek dâva içerisindeki mevkisini de zihnimizde berraklaştırmıştır. Dolayısıyla bizlerin yani dâvâya gönül veren gençlerin bu baş meseleyi iyi idrak etmesi, iyice kavraması gerekmektedir. Ki böylelikle verdiğimiz mücadele isabetli olsun. Dostumuz kimmiş, düşmanımız kimmiş, bunları iyi idrak edelim ki atacağımız adımları da ona göre belirleyelim. Şuursuz bir şekilde, bazı şahsiyetlerin arkasından körü körüne gitmeyelim, dâvamıza zarar veren inkılâplarını dâvamızı savunmak adına sahiplenmeyelim. Maalesef bizlerde tarih şuuru tam mânâsıyla oturmadığı için okuduğumuz her farklı bilgiyi, inandığımız bir kaynaktan da geliyorsa, başka bir kaynaktan teyit etmeksizin kabul ediyor ve dahası artık bu bilginin savunucusu oluyoruz. İşte bu anlayış hem tarih şuuru hem de dâvâ şuuruyla bağdaşmadığı için verdiğimiz mücadeleden önce bu aşamayı zihnimizde doğru bir şekilde oturtmalıyız.

Bu aşamayı zihnimizde doğru bir şekilde oturtmak için de doğru, sağlam, güvenilir kaynaklardan tarihimizi okumalıyız. (Burada dikkat etmemiz gereken hususlardan bir tanesi de, okuduklarımızın yazarın ideolojisine değil de belgelere dayanmasıdır.) Dahası hadiseleri zihnimizde analiz etmeli, tartışmalıyız. Olayların altında yatan saikleri doğru tespit edersek meseleler kafamızda doğru bir şekilde oturmuş olacaktır.

Günümüzde yaşanan hadiseleri de anlamak için Tanzimat'ı iyi kavramalı, fermanı ve sonrasındaki süreci iyi tahlil etmeliyiz. Tanzimat'ın neler getirdiğini ve bizlerden neler götürdüğünü anlamazsak günümüzde yaşanan hadiselerin iç yüzünü görmemiz pek mümkün olmaz. Çünkü günümüzde hadiseleri kalıplaşmış ideolojilerle yorumluyor ve izah etmeye çalışıyoruz. Bu da bizi hakikate götürmüyor, sadece nefsimizi tatmin etmemizi sağlıyor.

Tanzimat Fermanı

Tanzimat Fermanı, 1839 yılında, İstanbul Gülhâne'de Mustafa Reşit Paşa tarafından okunan ve ardından uygulanmaya konulan bir kanundur. Fermanın ilan edilme sebebi, fermanda yazıldığı üzere, kısaca şöyle: "Osmanlı Devleti kurulduğu tarihten itibaren şeriat hükümleriyle, adaletli bir şekilde hükmediyor. Fakat yaklaşık 150 senedir şeriat hükümleri tam mânâsıyla tatbik edilmiyor. Tabi şeriatla yönetilmeyen ülkelerin ne hale geleceği de biliniyor. Bu yüzden de adaleti yeniden tesis etmek için bu fermanı hazırladık. Bu fermana göre müslümanlarla, ecnebiler eşit olacak. Herkesin ırz, namus, can ve mal güvenliği olacak. Yeniden huzur dolu günlere döneceğiz"

Ferman'ı okuduğunuz zaman ilk başta, "ya ne var bunda, ne güzel şeriatı savunuyor" diyorsunuz. Fakat daha sonra üstü örtülü cümlelerle Müslümanlarla ecnebilerin eşit hale getirildiğini görüyorsunuz. Ki zaten 1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanı'yla asıl niyet açıkça beyan ediliyor. Tanzimat Fermanı'yla birlikte ilk defa din Mustafa Reşit Paşa gibi bir devlet adamının siyasetine alet ediliyor. Dönemin Padişahı Sultan Abdülmecid'de henüz 15-16 yaşlarında genç bir padişah olduğundan fermandaki ince siyaseti fark etmemiş olabilir. Zaten padişah yetkilerini de sınırlandıran bir fermana zannediyorum şuurlu bir şekilde onay vermemiştir. Fakat

burada asıl büyük sorun buna Şeyhülislam'ın onay vermesi ve İslâm hukukuna aykırı bir fermanın altına imza atmasıdır. Ayrıca fermana mühür vuranların yaklaşık yarısı ulema sınıfındandı.

Not: Bu yazıyı 19 Nisan tarihinde yazmışım. Fakat daha sonra tamamlamayı unutmuşum. Yazdığım kadarını paylaşmak istedim. İnşaallah daha ileri tarihlerde bu meseleyi detaylıca yazmak nasip olur.


 
 
 

Comentários


© 2023 by Jessica Priston. Proudly created with Wix.com

bottom of page