Arakan
- Furkan Gevrek
- 13 Kas 2017
- 4 dakikada okunur
Geçen hafta Çarşamba günü Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde gönüllüsü olduğum Genç İHH’nın “Dünya Çatışma Bölgeleri: Arakan” adlı bir konferası vardı. Konferansa konuşmacı olarak 20 senedir bölgeye gidip gelen İHH İnsani Yardım Vakfı’nın Genel Başkan Yardımcısı Said Demir katıldı. Kendisi bizlere hem meselenin tarihî geçmişini hem de şimdilerde yaşanan olayları anlattı. Bunları anlatırken bizzat karşılaştığı olayları anlatmayı da ihmâl etmedi. Konferansın sonuna doğru büyük fotoğrafı görmeye yönelik anlattığı şeyler meseleyi tam mânâsıyla idrak etmemi sağladı ve şahsım adına gerçekten faydalı bir program oldu. Faydalandığım bu güzel programdaki bilgileri sizlerle paylaşmak istediğimden bu yazıyı yazdım. Böylece ümmetin bir derdini de anlatmış olurum. İnşaallah sizler içinde faydalı bir paylaşım olur.
Bölgede, 1824 yılında İngilizlerin Arakan’ı işgal etmesiyle yerel sıkıntılar başladı. 1947 yılında Myanmar (Burma) yönetimi Arakan Müslümanlarına ortak bir “Bağımsızlık Konseyi” kurmayı teklif etti. Müslümanlar da bunu kabul etti. 1948 yılında Myanmar (Burma) Anayasası’nda yapılan değişikliğe göre Müslümanlar ülkede etkili olan 8 etnik gruptan biri olarak değil 135 etnik gruptan biri olarak kabul edildi. 1962’de askerî darbe oldu. Bu tarihten itibaren etnik sıkıntılar başladı. Darbeyle birlikte Müslümanlara operasyonlar başladı. Askerî operasyonlarla Müslüman nüfus azaltıldı ve Bangladeş’e göç başladı. 1982’de Myanmar bir gecede anayasayı değiştirdi. Müslümanlar kurucu unsur olmaktan çıkarıldı ve anayasaya o bölgeye göç ederek gelen “Bengaller” olarak geçti. Bu Müslümanlara yapılan en büyük darbe oldu.
Televizyonda izlediğimiz görüntülerde sık sık yanan evler görürüz. Hepimiz elbette bunun katliamın bir parçası olduğunu biliyoruz. Fakat diğer katliam bölgelerine nazaran buranın sürekli yakılmasının özel bir sebebi var. Burma anayasasına göre yakılan bir köye devlet el koyuyor ve halk orayı terketmek zorunda. Bu yüzden Müslüman Arakanlıların evleri yakılıyor. Bunun yanında evleri yakılan Müslümanlar başka köylere de sığınamıyorlar. Çünkü anayasaya göre Bengaller sadece Bangladeş’e gidebilir. Arakan’lı Müslümanların taşınması da Myanmar devletinin iznine tabi. Arakanlılar ancak isimlerini ve dinlerini değiştirirlerse seyehat edebilir ve başkente taşınabilir. Arakanlı Müslümanlar devlete her sene kadınların başı açık, erkeklerin de sakalsız olduğu bir aile fotoğrafı vermek zorundadır. Aksi takdirde aile göçe zorlanır. Bunun yanında aile fotoğrafı vermesine rağmen bazı durumlarda saçma sapan bahaneler yüzünden yine göçe zorlanan aileler de olabiliyor.

Arakanlı Müslümanların çok ciddi bir eğitim (maarif) sıkıntısı da var. Arakanlı Müslümanlar ancak isimlerini ve dinlerini değiştirirlerse okuyabiliyorlar. Katliama uğrayan halkın gördüğü büyük darbelerden birisi de bu. Hepimiz biliyoruz ki sömürülmeye en müsait toplum cahil bırakılan toplumdur. Myanmar hükûmeti de maalesef Müslümanlara bu zulmü uyguluyor.
Arakan’daki Rohingya Müslümanlarının yaşadığı bu zulmün dünya tarafından duyulmaya başlanması ise 2012 yılına dayanıyor. 1940 yılında başlayan ve 1962’de sistematik hale gelen katliamdan dünyaya bir tane fotoğraf bile sızdırılmadı. Ve bu tarihe kadar yaklaşık 700 bin Müslüman katledildi. 2012 yılında Myanmar’lı Budist çeteler diğer Müslümanlara gözdağı vermek için katliama ait fotoğraflar paylaştı. Fakat bu dünya tarafından yaşanan zulmün görülmesini sağladı ve tepkiler gelmeye başladı. Fakat çok ciddi bir tepki gelmedi. Bu süreçte dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakanın hanımı Emine Erdoğan’da bölgeye ziyarette bulundu. Bu üst düzeyde yapılan ziyaret dünyanın alâkasını birkez daha buraya çekti. Ardından Birleşmiş Milletler bölgeye girdi ve raporlar yayınlamaya başladı. Bölgenin en çok zulmün görüldüğü yer olduğu da bu raporlarda ifade edildi. Dünyadan gelen tepkinin güçlü ve sürekli olmaması sebebiyle Myanmar ordusu cesaretlendi ve zulme devam etti.
Myanmar hükûmeti 2007 yılında Batı’nın zoruyla küresel sisteme entegre olacağını ifade etmişti. 2012 yılında ise ülkeyi sivillerle beraber yöneteceğiz dediler. Müslümanlar bu süreçte umutlanmıştı. Zûlmün biteceğini zannediyorlardı. 2015 yılında seçim oldu ve Müslümanlara oy kullandırılmadı. Böylece Müslümanlar hayal kırıklığına uğradı. Devlet Başkanı Aung San Suu Kyi (Ang San Su Çi) 2016 yılında bu sorunu çözebilmek adına “Arakan Danışma Komisyonu”nu kurdu ve başına da BM eski genel sekreteri Kofi Annan’ı getirdi. Kofi Annan 12 ay sonra 23 Ağustos 2017’de sorunları çözüme kavuşturacak güzel bir hazırlayıp, hükûmete sundu. Meselenin hallolmaması için Çin destekli Myanmar askeri katliama başladı. 26 Ağustosta başlayan katliamlarda bugüne kadar yaklaşık 700 bin Rohingyalı (Arakanlı Müslüman) Cox’s Bazar’a göç etti. Daha evvel Cox’s Bazar’da yaklaşık 300 bin Müslüman vardı. Yani bugün 1 milyon civarında Müslüman bulunuyor. 26 Ağustos’tan bugüne yüzlerce köy haritadan silindi. On binlerce Müslüman katledildi. Maalesef öldürülen insanların sayısı halen netlik kazanmış değil.
Müslümanların Bangladeş’e sığınmalarını hepimiz sevinçle karşılıyoruz. Fakat bu durum her ne kadar bizlerin sevineceği bir durumsa da pek öyle değil. Çünkü Bangladeş’e sığınan Müslümanların barınma imkânları gerçekten çok kötü. Türkiye olarak bizlerin mültecilere sunduğu imkânlar maalesef orada yok. Mülteciler Türkiye’deki gibi kamplarda değil barınaklarda kalıyorlar. Bunun sebebi Bangladeş’in fakir bir ülke olması. Hatta bugüne kapıları açmak istemeyişlerinin sebebi de buymuş. Bangladeş’in bugüne kadar yaptığı en büyük hizmette bölgeyi insani yardım kuruluşlarına açmak oldu. Hatta hepimizin hatırlayacağı üzere Kurban Bayramı sırasında Dışişleri Bakanımız kapılarını açmaya yönelik çağrı yapmış ve masrafları biz karşılayacağız demişti. İlerleyen süreçte de Cumhurbaşkanı’nın hanımı Emine Erdoğan’la birlikte bölgeye ziyarette bulunmuştular.
Meseleyi kısaca özetledikten sonra büyük fotoğrafa bakıp, ona dair birkaç kelam ettikten sonra yazımızı nihayete erdirelim. Myanmar’ın, Müslümanlara uyguladığı bu zulmün arka planında her zaman olduğu yine ekonomik sebepler yatıyor. Bizim Arakan’lı Müslümanlara yapılan zûlüm olarak gördüğümüz mesele aslında bir ABD-Çin savaşı. Mesele tam olarak şöyle: Çin, son yıllarda hızlı bir büyüme kaydediyor ve önümüzdeki yıllara damga vuracağı analizlerde yer alıyor. Çin’de bu yüzden kendisini yavaş yavaş geleceğe hazırlıyor. Fakat bir sıkıntısı var. O da enerji sorunu. Çin’de hammadde olmasına karşın enerji yok. Ve kendisine gerekli olan enerjiyi Ortadoğu’dan temin ediyor. Bu enerjiyi ülkesine getirirkende Amerika’nın kontrolünde olan Malakka Boğazı’nı kullanıyor. Tabi Amerika’da kendisine rakip olan bu devleti sıkıştırıyor. Enerjinin donanmasının kontrolünde taşınmasını sağlıyor. Hatta kendisine bağlı olan korsanları Çin gemilerine saldırtıyor. Bundan bıkan Çin’de yeni bir güzergâh arayışına girmiş. Bunun sonucunda Pakistan sınırından Arap Denizi’ne inen bölgeye bir karayolu inşa etmiş. İkinci olarak da Burma (Myanmar)’yı boydon boya geçen bir enerji boru hattı projesi hazırlamış. Fakat Çin’in bunu yapabilmesi için enerji ticaretini tehdit edebilecek unsurları ortadan kaldırması gerekiyor. Tam olarak bu noktada Çin, kendisine Müslümanları tehdit olarak görüyor ve kendisine taraftar olan Myanmar askerine bu zulmü yaptırıyor. Batı yanlısı siyasetçiler ise zulme karşı duruyorlar. Fakat onlar da meseleye insani olarak değil sadece siyasi olarak bakıyorlar. Bu yüzden Müslümanların öldürüldüğü ve bölgeyi terk ettiği bu süreçte kendi menfaatleri gereği susmayı tercih ediyorlar.
Yinede en büyük suç biz Müslümanların. Batıya kızmadan evvel kendimize kızmamız lazım. Her zaman Batı iki yüzlü diyoruz. Ki zaten öyle. Fakat bizler Müslüman olduğumuz halde kardeşlerimizin derdiyle ne kadar dertlendik? Onların içerisinde bulunduğu bu kötü durumdan kurtulabilmeleri için kaç kere dua ettik? Öncelikle kendimizi sorgulamamız gerekiyor. Komşu devletlerden biri olan Hindistan’da yaşayan 300 milyon Müslüman bugün susuyorsa bu ümmette bir sorun vardır demektir. Türkiye olarak diğerlerinden kat be kat daha iyi olmamız da bizi aklamaz. Bunu da bilmemiz lazım. Selametle...
Comentários