Harf İnkılâbı ve Dil Devrimi / Tarihçesi - 1
- Furkan Gevrek
- 8 Eyl 2017
- 2 dakikada okunur
Yakın tarihimizin en mühim hadiselerinden olan Harf İnkılâbı ve Dil Devrimi hakkında bir yazı dizisi hazırladım. Bunu tefrika halinde bu mecradan paylaşacağım inşaallah. Mevzuyu tarihçesi ve gayesi olmak üzere iki bölümde izah edeceğim. Son olarak da "Millî Lisan" adı altında neler yapılabileceğini naçizane ifade etmeye çalışacağım. Çalışmamız inşaallah hayırlara vesile olur. İyi okumalar...

Tarihçesi
Bundan tam 89 yıl evvel ülkemizde “Harf İnkılâbı” ilân edilmiş ve yüzlerce yıllık müktesebâtımız (birikimimiz) tarihin tozlu raflarına kaldırılmıştır. Bununla da yetinilmemiş ve harf inkılâbı ilân edildikten sonra dil devrimi gerçekleşmiştir. Tabi bu da milletimizin hafızasında derin yaralar açmıştır. Bu mevzuuda birçok mütefekkir ve münevverimiz inkılâbın yanlış olduğu yönünde fikirlerini beyan etse de, bu karşılık bulmamış ve millete rağmen inkılâp gerçekleştirilmiştir. Neticede yüzlerce yıldır kullandığımız kelimelerimizden koparılmış, milletimiz kendi dilini konuşamaz hâle gelmiştir.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek “İdeolocya Örgüsü” eserinde meseleden şöyle bahsetmiştir:
“Kömür, toprak altında elmas oluncaya kadar binlerce yıl pişiyor. Dildeki kelimeler de öyle… Milletin dilinde yıllarca pişecek ki, kalble dudak arasındaki elmas dizili nâkilli vücuda getirebilsin… Sonradan da zorla bu nâkile dizilecek her madde, o milletin ruh ve idrak temeline en korkunç suikasttır. Böyle bir lisanın adı da Türkçe değil, uydurukça… Bir milletin öz dili, âlimlerin, aydınların, yabancı kültürlerle temasta olanların lisanı değil, hattâ okur-yazar olmayanların, bakkalın, çakkalın, hamalın, işçinin, dadının, babaannenin, köylünün neferin dili… Bunların bilmediği hiçbir kelime Türkçe olamaz; ve topyekûn bir tasfiye hareketi belirtesi bakımından tedrici bir ıstıfa ile bir tutulamaz. Böyle bir hareket, olsa olsa, bir milletin ruh nakışlarını silmek ve onu mânada cascavlak hale getirmek olur. Sadece ihanet…”
Atatürk’ün yakınında bulunan isimlerden Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” adlı eserinde anlattığına göre süreç, 1928 yılının Haziran ayında Atatürk’ün Maarif Vekili Mustafa Necati’den Ankara’da bir komisyon kurulmasını istemesiyle başlamaktadır. Komisyonda, Maarif Vekâleti Müsteşarı Mehmet Emin Erişirgil, Talim ve Terbiye Dairesi Reisi İlhan Sungu, Ruşen Eşref Ünaydın, Profesör Ragıp Hulûsi, Ahmet Cevat Emre ve İbrahim Grandi bulunmaktaydı. Atay’ın naklettiğine göre kendisi o esnada, memleket dışında bir yolculukta idi. Döndükten sonra Dolmabahçe Sarayı’nda Atatürk’ü ziyaret etmiş ve Atatürk, kendisine “Hemen Ankara’ya git, komisyona katıl ve bu işi çabuk bitiriniz” talimatını vermiştir.
Verilen talimattan kısa bir süre sonra alfabe tamamlanmış ve Falih Rıfkı Atay tarafından Atatürk’e sunulmuştur. Atay hâdiseyi “Çankaya” eserinde şöyle anlatmaktadır:
“Komisyon alfabesini İstanbul’da Atatürk’e ben getirdim. Uzun uzun tetkik etti. Konuştuklarından bir takımı “q” harfinde ısrar ediyorlardı. Hatta bir aralık Atatürk bu tavizde bulunmaya da karar verdi. Ertesi gün vazgeçirdik.
Atatürk bana sordu:
-Yeni yazıyı tatbik etmek için ne düşündünüz?
-Bir on beş yıllık uzun, bir de beş yıllık kısa mühletli iki teklif var, dedim. Teklif sahiplerine göre ilk devirleri iki yazı bir arada öğretilecektir. Gazeteler yarım sütundan başlıyarak yavaş yavaş yeni yazılı kısmı artıracaklardır. Daireler ve yüksek mektepler için de tedrici bazı usuller düşünülmüştür.
Yüzüme baktı:
-Bu ya üç ayda olur, ya hiç olmaz, dedi.”
Atatürk’ün bu ifadelerinden sonra süreç hızlanmıştır. Atay’ın anlattığına göre Atatürk, 1928 yılının bir Ağustos akşamında Sarayburnu (Gülhane) Parkı’nda tarihe “Sarayburnu Nutku” olarak geçen hitabetinde yeni Türk alfabesini tanıtmıştır. Ardından, alfabenin benimsenmesi adına ülke sathında seyahatlere başlamıştır. Bilahare (daha sonra) millete, alfabeyi öğretmek için “Millet Mektepleri”nin açılması kararlaştırılmıştır. Nihayet 1 Kasım 1928’de 1353 sayılı "Yeni Türk Harflerinin Kabul Ve Tatbiki Hakkında Kanun" Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiştir.
(devamı yarın...)
Comments