top of page

Aile'de Dinî Terbiye

  • Furkan Gevrek
  • 12 Ağu 2017
  • 3 dakikada okunur

Bugün kaldığımız yerden yani aile meselesinden devam edelim. Aile müessesinin maruz kaldığı tehlikeli durumu elimizden geldiğince izah ediyorduk. Mehmet Âkif'in dizeleri üzerinden toplumun bu hale gelmesinde dinî terbiye yoksunluğunun olduğunu ifade etmiştik. Bu terbiyenin yine ilk verileceği yer Âkif'in de ifade ettiği gibi ailedir. Bu terbiyenin neden verilmesi gerektiğini, ne gibi faydaları olacağını naçizane ifade etmeye devam edelim.

Toplumumuzdaki insanların dinî terbiyeye sahip olmaması onlara kimliklerini unutturdu. İnsanlar nerde, ne zaman, neye göre hareket edeceklerini bilemez oldu. İnsanlara karşı nasıl bir tutumda bulunacaklarını beceremez oldular. Dolayısıyla şahsiyet ortadan kalktı. Mesela eskiden 20 yaşında bir gencin yapmayacağı bir hareketi bugün 50-60 yaşındaki bir adamdan izler hale geldik. Bunu aileye uyarlayacak olursak, baba babalığını, anne anneliğini, çocuk çocukluğunu, dede dedeliğini, teyze teyzeliğini, dayı dayılığını bilmez oldu ve ortaya kötü bir tablo çıktı. Bugün öyle bir hale geldik ki aileyi çoğu zaman çocuklar yönetiyor. Aileyi idare etme vazifesi bulunan baba ve anneler çocukların ağzına bakar oldu. Fakat bu çocukların onlara karşı sevgisini de artırmadı. Böyle bir ortamda yetişen çocuklar gençlik dönemlerinden itibaren anne-babayı tanımaz ve benim hayatıma karışamazsınız diyebilecek bir seviyeye geldi. Dedelerin, anneanne ve babaannelerin çocuk yetiştirme vazifesi ellerinden alındı. Torunlarına şefkatle nasihat eden, onlara dinî terbiye veren büyükleri gerektiği zaman onlara kızma yetkisine de sahipti. Pek yaşanmasa da torun şımarıklık yaptığı durumlarda onların canını acıtma yetkisine de sahiptiler. Bugün dedelerin, babaanne ve anneannelerin tek vazifesi torun sevmek ve büyütmek (yetiştirmek değil).

Bunun yanında çocuğun büyüdüğü mahalledeki, binadaki komşuları aynı yakın akrabaları gibi çocuk üzerinde bazı yetkilere sahipti. Yeri geldiğinde onu yedirip, içiren komşusu yeri geldiğinde aynı çocuğuna kızar gibi kızardı. Bugün bunların hiçbirisi yok. Bugün anne-babaların bu tutumu yüzünden kendileri bile çocuklarına bağıramaz hale geldi. Terlik attığı için annesine dava açan genci hepimiz biliyoruz. Ve her istediği yapılan bu nesil anne-babasını hiç acımadan huzur evine göndermeyi de ihmal etmedi. İşte geldiğimiz bu nokta dinî terbiyenin ehemmiyetine işaret ediyor.

Yazımıza bir misalle devam edelim.

Bir adam, Hazret-i Ömer’e, oğlunu şikayet etmiş. Hazret-i Ömer de bu kimsenin oğluna demiş ki: -İmandan sonra birinci vazifemiz ana babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve Müslüman yetişmemize sebep olan ana babamızın kalbini kırarsak Cennete nasıl gireriz? Onlar bize hakaret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lazımdır. Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmak çok zordur. Çocuk Hazret-i Ömer’e: - Ya Emir-el-müminin, söylediklerini aynen kabul ediyorum. Fakat çocuğun ana babası üzerinde hiç mi hakkı yoktur? Hazret-i Ömer: - Evet çocuğun da hakkı vardır. Evlenirken çocuklarına anne olacak kızı veya kadını iyi aileden seçmesi, çocuğa güzel bir isim koyması ve dinini öğretmesi gerekir. Çocuk, Hazret-i Ömer’e şöyle cevap vermiş: - Babam, bana terbiye nedir öğretmedi. Anam ise, zenci bir Mecusinin kızı idi. İsmimi “Karaböcek” koymuş ve Allah’ın kitabından bana bir harf bile öğretmedi. Maalesef dinim hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Hazret-i Ömer, çocuğun babasına demiş ki: - Gelmiş, bir de bana oğlunu şikayet ediyorsun; halbuki sen onun hakkını çiğnemiş ve o sana kötülük etmeden, sen ona kötülük etmişsin.

Evet, iyi bir çocuk yetiştirmedikten sonra çocukların davranışlarından şikayet etmek pek mantıklı değil. Bugün iyi bir aile olmak istiyorsak üzerimize düşen vazifeleri yapmalı ve gelecek nesiller adına güzel nesiller yetiştirmeliyiz. Allah ve Resûlünün istediği gibi bir aile ortamı kurmalıyız. Sağlıklı bir toplumun temelini ancak bu şekilde atabiliriz. Selametle...

(Bu yazıyı 2 gün evvel yazmam gerekiyordu. Çeşitli sebeplerden dolayı yazamadım. Hakkınızı helal edin)


 
 
 

Comments


© 2023 by Jessica Priston. Proudly created with Wix.com

bottom of page