top of page

Hainler ve İstihbaratımız

  • Furkan Gevrek
  • 7 Ağu 2017
  • 3 dakikada okunur

Yazımıza bir hikâye ile başlayalım. Osmanlı'da Sultan Aziz devrinin Sadrâzam ve Hâriciye Nâzırı Keçecizade Fuad Paşa, Avrupa'da bir diplomatlar toplantısında bulunuyormuş. Söz arasında ortaya lâtife yollu bir sual atılmış: -Zamânımızın en kuvvetli devleti hangisidir? dediler. Keçecizâde Fuad Paşa, bu suâle, tereddütsüz, şu cevâbı vermiş: -Osmanlı İmparatorluğu!... -Nasıl olur?!.. demişler. O da: Çünkü, siz dışarıdan, biz içeriden, var kuvvetimizle yıkmaya çalıştığımız halde, o hâlâ ayakta duruyor!.. Aslında hâlâ geçerliliğini koruyan bir hikâye değil mi? Hem içeriden hem de dışarıdan maruz kaldığımız bunca felâkete rağmen dimdik ayaktayız. Ve maalesef bu devletimizin kaderi. Bin yıllardır devlet geleneğine sahip olan milletimiz ne gariptir ki en büyük darbeyi her zaman içerideki hainlerden almıştır. Devletlerimizi yıkılma aşamasına getiren, hep bizdenmiş gibi görünen hainlerin faaliyetleri olmuştur. Düşman devletlerin emellerine onların verdiği 3-5 kuruşa tamah etmek suretiyle hizmet edenlerin eliyle olmuştur. Nitekim bu mevzuyla alâkalı 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal 1991 yılında verdiği bir röportajda: "Bizim sıkıntılarımızdan birisi de ülkemizin sıcak kuşakta bulunmasıdır. Bu ülkelerde satılık insan bulmak çok kolay. Bir Almanı, İngilizi, Fransızı, Japonu ve bir Rusu satın alamazsınız. Osmanlı'yı yıkmadan önce içerden bazı kimseleri İngilizler satın almışlar" diyor. Hatta devamında bununla ilgili müşahhas bir misalde veriyor. Fakat ben meseleyi dağıtmamak adına şimdilik bu misali nakletmeyeceğim. Zaten yukarıda verdiğim misal her şeyi ortaya koyuyor. İşte Özal'ın da ifade ettiği gibi bizim ülkemizde satılık insan bulmak kolay. Ve Özal gibi vatansever siyasetçilerimizin de vazife esnasında en çok zorlandıkları husus bu. İçerideki hainlerle uğraşmaktan (zaten onlarda dışarıdakilerle bağlantılı) dışarıdaki hainlere fırsat kalmıyor. Böylelikle hainler emellerine ulaşmış oluyor. İşte tam bu noktada karşımıza mühim bir husus çıkıyor. İstihbarat. İstihbaratınız ne kadar güçlüyse siz de o kadar güçlüsünüz. Yukarıda bahsettiklerim aslında yabancı istihbarat teşkilatlarının birer başarısıdır. Bizimde istihbaratımız güçlü olursa düşmanlarımızın kurduğu oyunları bozarız ve hatta düşmanı oyalayacak oyunlar kurgularız. Yani savunmadan atağa kalkarız. Zaten bizim yapmamız gereken de bu. Hain var diye şikayet edip duracak değiliz. Bakın yabancı istihbarat servislerine, kendi ajanı bir başka ülkenin ajanı olabilir endişesiyle ajanlar aynı zamanda birbirlerini izliyorlar. Bizim de yapmamız gereken bu. Osmanlı Devleti'nin parçalanmaya başladığı bir dönemde Sultan II. Abdülhamid, döneminin belki de en sağlam istihbarat servisini oluşturmuştu. Demek ki böyle bir şey mümkün. İzah etmeye çalıştıştığım meseleye yakın zamanda karşılaştığımız bir misalle devam edelim. Hatırlayacak olursak, geçen ay 5 Temmuz tarihinde Büyükada'ya bir opearasyon yapılmıştı. Aralarında biri Alman ve biri İsveç'li olmak üzere 11 kişi de gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan birisi de FETÖ'ye mensuptu. "İnsan Hakları Savunucuların Korunmasına Yönelik Eğitim Programı" adı altında toplanan hainlerin CHP'nin Adalet Yürüyüşü'nün İstanbul'a yaklaştığı sırada Gezi benzeri eylemler düzenleyecekleri ortaya çıktı. Ortaya çıkınca beceremediler. Ayrıca toplantıda bulunan Özlem Dalkıran'ın bilgisayarında tıpkı Adalet Yürüyüşü'nde olduğu gibi HDP ve CHP'lilerin katılacağı "Adalet" adı verilen eylemler düzenleneceği yazıyordu. Ve eylemlerde kadınların ve LGBT'lilerin ön safta yer alması gerektiği vurgulanıyordu. Kadıköy'de pilot bölge seçilmişti. Şimdi bir bakalım. HDP'liler Diyarbakır'da başlayan İstanbul Kadıköy'de devam eden ve şimdi de Van'da sürdürdükleri "Vicdan ve Adalet" eylemi gerçekleştiriyorlar. CHP de bunlara destek veriyor. Genel Başkan Yardımcıları ve İl Başkanları ziyaretlerde bulunuyor. Bunun yanında güya Maçka Parkı'nda transparan kıyafet giydiği gerekçesiyle genç bir kıza müdahale edilmeye çalışılıyor ve ardından Kadıköy'de "Kıyafetime Karışma" yürüyüşü düzenleniyor. Unilever markası olan Elidor'un da buna destek verdiğini unutmayalım. Ardından sakallı, sarıklı güya dindar Müslüman görünümlü bir alçak tarafından Atatürk heykeline saldırı düzenleniyor. Yine son olarak dün Maçka Parkı'nda bir kez daha "Kıyafetime Karışma" eylemi yapıldı. Ne enteresandır ki eylemde müftü nikahına karşı olduklarını da belirttiler. Halbuki mevzuyla bir alâkası yoktu! Oynayacakları oyunu ortaya çıkaramamış olsaydık yaklaşık bir buçuk aydır usanmadan devam ettikleri operasyonlar belki de başarılı olacak ve ikinci bir Gezi eylemiyle karşı karşıya kalacaktık. Şükür ki bunların hiçbirisi olmadı. İstihbarat işte bu yüzden çok mühim. İnşaallah gün geçtikçe daha da güçlenir. Son olarak şunu söyleyeyim: Hem içeriden hem de dışarıdan bunca saldırıya maruz kalan Türkiye zamânımızın en kuvvetli devletidir!

 
 
 

Comments


© 2023 by Jessica Priston. Proudly created with Wix.com

bottom of page